Paylaş :
www.projeyonetimiofisi.com ile yayındayız! (16.03.2014)

Proje yönetimi,  hem iş yaşamında, hem de sosyal çevrede insanların hayatlarının içinde sıklıkla yer alan, günümüzde son derece popüler hale gelmiş bir disiplindir. Dünyanın en büyük uluslararası proje yönetimi organizasyonu olan Project Management Institute’a (PMI) göre proje tanımına baktığımızda; “benzeri olmayan bir ürün veya hizmet yaratmak için yürütülen geçici süreli çabalara verilen isim” tanımını görüyoruz. Burada iki kilit kavram öne çıkıyor: Benzeri olmayan bir ürün (İngilizce tabiriyle “unique”) ve “geçicilik”. Bu iki kavramı anlayabilmek için, özellikle iş dünyasının son 50 senede geçirdiği değişimleri incelemekte fayda var.

 

Teknoloji ve haberleşmedeki büyük gelişmelerin ve bunun getirdiği yoğun rekabetin bir sonucu olarak değişim sürekli ve zorunlu bir hale geldi. Son 50 senede yaşanılan gelişmeler, bu değişime verilen önemi karakterize etmektedir.

1960’lı yılların son dönemleri kitle üretimi çağıydı. Önemli olan üretim bandından çıkan adetlerdi. Üretici firmalar, üretim çıktılarını arttırabilmek için her yolu denemekteydi. Bu sürece yardımcı olabilmek adına yeni üretim metot ve sistemleri geliştirilmekteydi. Sanayinin yaşadığı bu altın çağda yüksek üretim oranları yakalanabilmiş ancak bu uğurda kalite kavramı göz ardı edilmişti.

1970’li senelerde ise firmalar farklılaşabilmek için kaliteyi ön plana çıkartmaya başladılar. Süreçlerde standartlaşma getirilip ürün yelpazesinde kısıtlamaya gidilerek yine yüksek üretim çıktıları altında ürün kalitesini arttırmayı başardılar.

1980’lerin odak noktası ise çeşitlilik olmuştu. Tüketiciler, aldıkları ürünlerin diğer insanlarınkinden farklı olmasını bekliyorlardı. Günümüzdeki kadar olmasa da bireysellik ilk defa ön plana çıkmaya başlamıştı. Üretim hattından çıkan iki motorsiklet birbirleriyle aynı olmuyordu. Dolayısıyla firmalar, aynı kaliteyi ve üretim oranlarını korurken, düşük adetlerde yüksek çeşitliliği sağlayabilecek esnek üretim yapıları geliştirmeye başladılar.

1990’lara gelindiğinde ise müşteri “yenilik” istedi, yeni bir ürün alırken kimse bir önceki senenin modelini istemiyordu. Artık rekabetçi olabilmek için “hızlı olmak” da önem kazanmıştı. Yeni ürünler pazara hızlı sunulabilsin diye ürün geliştirme süreleri azaltılmaya çalışılıyordu. Organizasyonlar bu değişken ortama ayak uydurabilmek için esnek yapılara sahip olmalıydılar.

2000’li yıllarda ise organizasyonlar açısından rekabet avantajını ele geçirebilmek için bu yapılar bile yeterli olmamaktaydı. Organizasyonların çalışma biçimlerini ve iş süreçlerini sürekli olarak geliştirebildiği, değişken ortamda adeta “içinde bulunulan kabın şeklini alan”, sürekli bir akışkanlık durumuna ihtiyaçları vardı. Birçok müşteri, aldıkları ürünün kişiye özel, ısmarlama bir tasarıma sahip olmasını istemekte, bu sebeple de her ürün birer “mini proje” haline dönüşmekteydi. Proje kavramının özellikle bu son 10 senede bu denli büyük popülarite kazanmasının temelinde bu ihtiyaç yatmaktadır. Internet ve mobil dünyanın yönlendirdiği tüketim toplumunda müşteri gereksinimlerini doğru algılayan, gerçekçi hedefler koyan, doğru oyunu doğru takımlarla yöneten ve tüm bunları hızlı yapabilen organizasyonlar, diğerlerinden bir adım öne geçmeye başladı. Proje yönetiminin kuralları da bu dönemlerde daha bir anlam ifade etmeye başladı.

 

Bütün bu tarihçenin ışığında, günümüzde proje yönetimi metodolojilerinin en yaygın olarak kullanıldığı sektörler olarak aşağıdaki listeyi verebiliriz. Tüm bu sektörlerin ortak özelliği, içinde bulundukları pazarların içerisindeki değişim rüzgarının oldukça sert esmesi diyebiliriz.

 

  • İnşaat
  • Havacılık ve Savunma Sanayi
  • Ar-Ge
  • Telekomünikasyon
  • Bilişim
  • Finans
  • Bankacılık

 

Yine projenin tanımına dönelim. Projelerin doğasında “benzersiz olma” ve “geçicilik” özellikleri olduğunu söylemiştik. Buradan yola çıkarak bu özellikleri açıyor olalım.

 

Projeler;

 

  • Belirli bir başlangıç ve bitiş zamanına sahip olan,
  • Belirli bir bütçesi olan,
  • Kendisine özgün spesifikasyonlara uyan,
  • Kaynaklar tarafından yürütülen,
  • Organizasyonel kısıtlarla tanımlanmış aktiviteler bütünüdür.

 

Projenin bu tanımından yola çıkarak proje yönetimi tarifini de yapalım. Proje yönetimi ; proje ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla, gerekli bilgi, yetenek, araç ve tekniklerin proje aktivitelerine sistematik olarak uygulanmasıdır. Uygulamanın sistematik olma derecesi, organizasyonların proje yönetimi olgunluk seviyesini tarifler. Bir diğer tarife göre ise proje yönetimi; projenin, tanımlı kapsam, kalite, zaman ve maliyet kısıtlarına uygun olarak tamamlanabilmesi için kaynakların organize edilmesi ve yönetilmesi işidir diyebiliriz.

 

Proje Yönetimi'nde 3 Temel Kısıt

 

Proje Yönetimi, temelde projeye ait 3 kısıtın yönetimine odaklanır. Proje kısıtlar üçgeni olarak da adlandırılan bu 3 saç ayağı, bütçenin yönetimi, kapsamın (bir diğer deyişle kalitenin) yönetimi ve takvimin yönetimidir. Bir projenin başarılı olarak sayılması için, projenin en temelde bu 3 kısıt içerisinde kalabilmesi büyük önem taşır.

 

Sonuç olarak proje yönetimi biliminin, çok hızlı değişimlerin yaşandığı iş dünyasında organizasyonların değişime ayak uydurabilmek için adeta bir can simidiymişçesine sarıldıkları bir silaha dönüştüğünü görmekteyiz. Hakkında halen bir bilim mi, yoksa bir sanat mı tartışmalarının döndüğü bir konu olan proje yönetimi, önümüzdeki on yıllar boyunca popülerliğini korumaya devam edecek gibi görünüyor.


Paylaş :


Bülten Arşivi


Bizi Takip Edin
Eğitim Takvimi | Twitter Eğitim Takvimi | Linkedin Eğitim Takvimi | Facebook